23 Nisan 2009 Perşembe

ULUSAL! EGEMENLİK VE ÇOCUK BAYRAMI



23 Nisan'da unutmamamız gerekmesine rağmen tekrar; çocuklarımızı, onların geleceğini, tarihimizi ve zor günlerden bu günlere geldiğimizi hatırlayalım.
Bizi biz yapan değerlerimizi hatırlayalım..
Dün basında ilginç! bir haber yer aldı; TRT artık 23 Nisan gibi özel günlerde özel yayın yapmayacakmış..O zaman; değeri kalmayan TRT'de satılsın..Vergilerimizle hiç bir amaca hizmet etmeyen TRT'yi niye ayakta tutalım; özelleştirilsin ve hatta (mümkünse) yabancı yatırımcıya satılsın.
NOT; Bahsedilen haberden sonra yapılan bir açıklama;
''TRT'DEN AÇIKLAMA
TRT radyolarında milli ve dini bayramlarda tek bir özel programla değil radyo kanallarının bütün programlarında kutlama yapılmasının amaçlandığı belirtildi.
....
uygulamadaki amacımız çok açıktır, milli, dini ve özel günleri daha etkin olarak izleyicimize sunmaktır'' denildi. Açıklamada, uygulamanın sadece milli bayramları değil yılbaşı ve dini bayramları da kapsadığına işaret edildi.
Akşam

20 Nisan 2009 Pazartesi

METROBÜS

Metrobüs sistemi İstanbul'a büyük faydalar getirdi! ama zararlarıda cabası..
Metrobüse yol ayrıldığı için diğer yol daraldı, acil durum araçları sıkışık trafikte yerine zamanında ulaşamıyor..Yolun ayrıldığı teller motosiklet sürücüleri için çok tehlikeli, geçen günlerde sıkıştırılan motosiklet sürücülerinin çarptığı yeri jilet gibi kopartıyor, haberlerde gördük.
Phileas araçları hala çalıştırılmıyor;
test ediliyor - bu araçlar test edilmeden , düşünülmeden mi alındı?
yokuşta zorlanıyor - bu düşünülmedi mi?
2003'te gündeme geldiğinde olumsuz rapor verildiği söyleniyor, bu dikkate alınmadı mı?
Yerli imalatçılarla görüşülüp yerli imkanlarla ve daha az maliyetle ihtiyacın karşılanılması niye tercih edilmedi?
2003 te ülkemizde istek üzerine tabi ki ihale veya ortak çalışmayla başlansaydı şu anda sorunsuz ve daha az maliyetle çalışan araçlarımız olacaktı.
Phileas ve Levent'teki boş duran arsa,
İstanbul'a dolayısıyla Türkiye'ye zarar olarak daha doğrusu ilerki günlerde zam, vergi veya vergi artışı olarak geri dönecektir..

14 Nisan 2009 Salı

BEN, SEN ve BİZ

Futbolda yıllardan beri gelen sorunlar, en son oynanan
GS-FB maçının son dakikalarında (yine) su yüzüne çıktı.Futbolcu, klüp yöneticisi, hakem, federasyon ve gazetecilerin hepsinin bunda rolü var.
Adil, eşit olunmalı kurallar sonuna kadar uygulanmalı.
Herkes üstüne düşen görevi yapmadı mı , hiç bir şey değişmez.
Son yerel seçimdeki gibi
(basından izlediklerimiz, gördüklerimiz ve şahit olduklarımız kadarıyla)..
Senin takımın/partin, benim takımım/partim değil bizim takımlarımız, insanlarımız, seyircilerimiz.
Ve en sonunda yıllardır aramıza sokulan kötülük tohumları;
senin-benim kavgası..
Biz olmalıyız..
Bu ülke bizim ülkemiz, bu insanlar bizim insanımız.
Biz olmazsak her şeyi kaybederiz.
Kazanırmıyız?

13 Nisan 2009 Pazartesi

MÜSLİ, KATKIsız, DOĞAL, SAĞLIKLI

Doğal beslenmek veya zayıflamak isteyenlerin dilinde dolaşan MÜSLİ nedir..Merak ettim.Ayrıca gündüz programlarında da sağlıklı beslenme ve diyette çok bahsedilen bir kelime..
Aslında zayıflamayı bir yana bırakın sağlık için lifli yiyecekler yemek gerek.Mümkün olduğunca katkı içeren yiyecekten uzak durmalı ama bunlarsız bir gıda da bulmak zor.Kolasız bir hayat aslında sağlık.Meyvenin kendisini yemek ve kültürümüzün çok faydalı, zararı olmayan yegane ürünlerinden AYRANI tüketmek daha faydalı.Hemde başka kültürlere yelken açacağınıza, dişlerinizi dökeceğinize fazlasında uyumakta olsa favorim ayrandır..
Gelelim tekrar müsliye;
''Tahıllı gıdalar, yulaf, buğday, pirinç gibi gıdalar veya bunlardan elde edilen ürünlerdir. Tahıl tanesinin (kepek+nişastalı kısım+öz) tüm kısımlarını içerecek şekilde öğütülmesi ile hazırlanan ürünler ise tam tane tahıl ürünleri olarak tanımlanmakta ve dengeli, yeterli beslenme modelinde önemleri gün geçtikçe artmaktadır.Müsli tam tane tahıl ürünüdür ve temel maddesi yulaf ezmesidir. Tam tane yulafın kısmen pişirilip, iri parçacıklar halinde öğütülmesi ile elde edilir. Yulaf ezmesi buğday, çavdar gibi diğer tahılların ezmeleri ile karıştırılabilir, ayrıca doğal kurutulmuş meyve parçacıkları, bal, çikolata, pirinç patlağı, hindistan cevizi rendesi, mısır gevreği, süt tozu, peynir altı suyu, kakao yağı, kakao, pirinç unu, kurutulmuş malt özü gibi besleyici gıdalar ile de çeşitlendirilip, aromalandırılır.Müslinin sağlığımız üzerine olumlu etkileri:
Kan kolesterol seviyesini düzenlemeye yarar.
Kan şekerini düzenlemeye yarar.
Tokluk duygusunu uzatır ve kilo kontrolünü sağlamaya yardımcı olur.
Kalın bağırsak sisteminin sağlığını korumaya yardımcı olur.
Kanser gibi hastalıkların oluşum riskini azaltmaya yardımcı olur.
Mutfak Ürünleri ve Margarin Sanayicileri Derneği 'ne göre müsli buymuş..Ayrıca katkılı dediğimiz besinler hakkında bilgilerde var sitede..
Fakat en güzeli; meyve ve sebzeyi daha doğrusu yiyecekleri mümkün olan şekilde! katkısız veya en az katkılı şekilde tüketmek..

TREN VEYA TRAİN


Bu proje çok kalmış projelerden biri.Şükür ki bu seviyeye geldi.Ülkemizin kavgaya değil bunun gibi gerçekleştirilecek projelere ve bu projeleri gerçekleştirecek bilgili kişilere ihtiyacı var.Bu projeler gerçekleştirilirken; projeleri de siyaset denen yalana malzeme etmemek gerekir..

''PROJENİN YAPILMASI İLE NELER GERÇEKLEŞECEK

• Karayolu, demiryolu ve havayolu trafiği açısından en yoğun yolcu ve yük aksı olan Ankara- İstanbul hattında demiryolunun rekabet şansı artarak, yolcu payı %10'dan %78'e yükselecek
• Ankara-İstanbul hattında, demiryolu ile ortalama 7 saat, karayolu ile 5-6 saat, havayolu ile merkezden merkeze ve servis araçlarını kullanmak koşuluyla 3-4,5 saatlik seyir süresi Esenkent- Eskişehir kesiminin devreye girmesiyle;
• Ankara-İstanbul 4-4,5 saate,
• Ankara-Eskişehir l saate inerken,
• Ankara-İzmir hattındaki seyahat süresi de kısalacak
• Esenkent-İnönü ve İnönü-Köseköy'ün, her iki etabın 2008'de devreye girmesiyle;
• Ankara-İstanbul 3 saate,
• Ankara-Gebze 2 saat 30 dakikaya inecek.
• Seyahat süresindeki bu önemli zaman tasarrufu, kentleri adeta birbirinin banliyösü haline ge­tirecek, eğitim ve iş gibi zorunlu nedenlerle farklı kentte ikamet edenlere günübirlik gidip gelme fırsatı sunacak.
• Kentler arasındaki ekonomik, sosyal ve kültürel etkileşim artacak.
• Marmaray ile entegre edilerek, Avrupa'dan Asya'ya kesintisiz yolcu taşimacılığı yapılacak.
• Diğer hızlı tren projeleri de devreye girdiğinde, ülkemizin önemli hatlarında hızlı tren ağları oluşacak.
• Mevcut hattan ayrı olarak inşa edilen çift hatlı hızlı tren hattı, yük ve diğer trenler için korunan mevcut hattın kapasitesini artıracak, bu diğer hatlara da olumlu yansıyacak.
• Her geçen gün kentleşme oranı artan, sanayileşen ülkemiz çağdaş toplu taşıma araca olan hızlı trenle, 21. yüzyıla, "Yeni Demiryolu Çağı"na önemli bir adım atmış olacak.
• Avrupa Birliği'ne üyelik sürecinde olan ülkemiz, ulaşım altyapısıyla da bu sürece hazırlanmış olacak.
• Toplu taşımada en çağdaş taşıma sistemi olan, petrole bağımlı olmayan, yapım maliyeti düşük, kullanım ömrü uzun, otoyollara göre daha az arazi kullanan, çevre kirliğine yol açmayan demiry­olunun, çağı yakalamasıyla birlikte rekabet gücü ve ulaşım payı artacak; dengeli ulaşım sistemi, ekonomiden sosyal kültürel hayatımıza kadar birçok olumlu etkiler yapacak.

Hızlı tren çağı ile önü açılan demiryolları geliştikçe, Türk halkı demiryolu ulaşım sistemini daha iyi tanıyacak ve ona sahip çıkacak.

www.tcdd.gov.tr ''

BENİM ANNEM BİR MELEK

Bostancılı Neriman'ın hayatını ve hayatında ki kişileri izlemek; hem tebessüm ettiriyor, hemde günlük hayatta nelerle karşılaştığımızı tekrar gözümüzün önüne getiriyor..
Bir ailenin geçirdiği 24 saatin panoraması da diyebiliriz.
Yerine göre komedi yerine göre dram.
Hayat böyle bir şey zaten; gülerken ağlarsın yada ağlarken gülersin..

Oyuncular; Oya Başar, Tarık Ünlüoğlu, Dolunay Soysert, Ali Sunal, Şehsuvar Aktaş, Nilgün Belgün, Ayçin İnci, Ezgi Yeşiltan, Bala Atabek
Yönetmen; Hakan Algül, Senaryo; Vasıf Küçükoruç
Tecrübeli ve iyi oyuncuların bir arada bulunması da dizinin daha çok sevilerek izlenmesini sağlıyor.
Resim Atv

9 Nisan 2009 Perşembe

GALATASARAY 2009 EURO CUP ŞAMPİYONU

2009
2000 UEFA CUP
2000 SUPER CUP

2008 DÜNYA KITALARARASI KUPA


En Yenisi...2009 FİBA EUROCUP
Galatasaray Bayan Basketbol Takımı Bayanlar FIBA Eurocup finalinde rakibini yenerek şampiyon oldu.Ülkemize şampiyonluklar , başarılar getiren ve kazandıran tüm sporcularımıza ve takımlarımıza teşekkür etmek gerekir.

Ama Galatasaray'ın yeri apayrı..
Futbolda (2000) Uefa Kupa'sını ardından Süper Kupa'yı aldı..
Galatasaray Tekerlekli Sandalye Basketbol Takımı, 2008 Kıtalararası Şampiyonayı namağlup kazanarak şampiyon oldu ve bir kez daha tarihe geçti.
Ve biraz önce GS Bayan Basketbol takımı FİBA Eurocup'u kazandı.
Az evvelki bahsedilen kupalardan başka kupa ve başarılar da var fakat kısaca ilk anda akla gelenler bunlardı..
Sporcularımıza binlerce teşekkürler, bu başarıları ülkemize getirdikleri için...

Resim fibaeurope.com, tbf.org.tr, Galatasaray.org

MEDYA'YA DİKKAT


''İmparatorluğun Lausanne şehrinde tasfiyesinden sonra, elimizde kalan "azınlıklara" gene de baskı yapıldı. Öldürülen öldürülmüştü, sonra gönderilen gönderildi ve geride kalanlara, fakat antlaşma uyarınca kılına dokunulamayanlara da "negatif ayırımcılık" uygulandı. Artık kesemiyorduk, ancak bu kadar ezebiliyorduk onları! Örneğin devlet memuru olabilmek için bugünkü gibi "Türk vatandaşı olmak" şartı değil, Türk "ırkından" olmak şartı aranıyordu!... http://www.sabah.com.tr/2009/02/28/haber,F756AF68ED7345D9817AB6364559026E.html ''
''1915 Tehciri'ni uygulamak için, en azılı katiller hapishanelerden çıkarılıp sahaya sürülmedi mi? Koskoca Osmanlı ordusunun birkaç yüz katile niye ihtiyacı olsun? Ama oldu işte. Çünkü önlerine koydukları hedef ( Anadolu'nun etnik temizliği) bunu gerektiriyordu. http://www.sabah.com.tr/2009/02/14/haber,0D730F783C864467B7D6EB1B8BAA7259.html ''
Bu yazılara bakarsak ne kadar (kötü) bir tarihimiz var diye düşünecek insan.. Türk Tarih Kurumu ve bütün ülkelerin arşivleri var ama pek işe yaramıyor demek. Açılımlar ve destekçilerine sormak lazım bir sürü açılım veya taviz? verildi kim bize herhangi bir açılım yaptı; merak konusu.. Hocalı katliamına, 1915'te öldürülen, toplu olarak yakılan insanlarımıza, 1974'te ve öncesinde Kıbrıs'ta öldürülen Türkler'e, Bulgaristan'ın 1985'te yaptıklarına, AB'nin Kuzey Afrika'da yaptıklarına, ABD'nin Ortadoğu'da yaptıklarına (Daha aklımıza gelmeyen medeni ülkelerin! yaptığı diğer şeyler..) bazı basın neden sessiz ve onaylar pozisyonda. Bazı şeyleri biz yanlış mı biliyoruz.Biz tarihimizle utanç mı duymalıyız.Bazılarının istedikleri bu galiba..
Yok artık daha neler..

SİZE DE ÇIKABİLİR!

Yer; İstanbul Gaziosmanpaşa meydanı.
Tarih; 9 Nisan 2009
Saat; 12.30
Meydanda bir kadın çığlıklar atarak sağa sola koşturuyor. 5 dakika sonra durmadan bağırmaya devam eden kadın soyunmaya başladı.Tam soyunamadan , yakındaki kalabalıktan bir kaç kişi çıkardığı elbiseleri üstüne sararak kadını engellemeye başladı.Bulunduğum yer 400 metre kadar uzaktaydı.
Sonra uzaklaştım, herkesin başına gelebilir bir durum, hayatta her şey aniden değişebilir..Hayatınız birden kararabilir.
Böyle günler hepimizden uzak olsun..
O kadının belki , kocası işsiz, belki kötü hastalığı olan biri vardı ailesinde.Belkide kendisi ruhsal bunalımda veya tedavi görüyordu..
Ama ekonomik durum ve sağlık hizmetleri yeterli değil.
İşsizlik tavan yapmış durumda, sağlık hizmetleri koruyucu değil.Hele işiniz yoksa yada yeterince maaşınız yoksa her şey boş, bu tip tablolarla karşılaşmak çok olası..
Yetkililer acaba koltukta oturmaktan başka bir şeylerle de uğraşabilirler mi?
Gerçek; bu...

ALTINLAR VE GÜMÜŞLER





Haltercilerimiz kafamızın karışık olduğu şu günlerde (malum; seçim, enflasyon, işsizlik... başarılarıyla moral verdi(ler).Onların başarılarıyla yüzümüz güldü.Ama onları yine bir kaç gün sonra unutup televizyonlarda ki magazin rogramlarını, bol ağalı , zengin erkek- fakir kız konulu dizilerle ve gündüz programlarıyla uğraşmaya devam edeceğiz..
Oysa onlar bütün bir yıl çalışıp kısa zaman parçasında emeklerinin karşılığını almaya çalışıyorlar.Gerçekte ise alkışı ve daha fazlasını hak ediyorlar..
Emeklerinize ve kollarınıza sağlık.
Daha nice altınlara ve gümüşlere...
Resim halter.gov.tr

8 Nisan 2009 Çarşamba

BAKKAL

Kriz sebebiyle sanayi ve ticaretteki rekabet daha da şiddetlenmekte..
Her gün alışveriş yaptığımız BAKKALımız ve marketimizde bu rekabetin içinde.
Fakat alış veriş merkezlerinin %15 bakkalın ise % 35
(bunu tam bilmiyorum 4 Nisan Cumartesi günkü HaberTürk'te yazıyordu)
vergi verdiği

fakat paranız olmadığı zaman sadece bakkaldan alış veriş yapılabildiği bir ülkede
bu duruma haksız rekabet diyebilir miyiz?
Sadece vergi oranını düşünseniz bile haksız rekabet olduğunu rahatlıkla görürsünüz..

6 Nisan 2009 Pazartesi

BENDE NİŞAN ALABİLİRMİYİM

Nişan törenine ailecek gidilirken, arabada nişan törenine kimler gelecek diye konuşulur.Bu sırada 6 yaşında ailenin en küçük aslında en büyük! bireylerinden biri şu soruyu sorar;
_Bende nişan alabilirmiyim...
_????
Tabii çocuk nerden bilsin Nişan törenindeki nişan ile oyuncak tabancayla nişan almanın aynı şey olmadığını...
Bahsedilen olay bizzat yaşanmıştır.
Çocuk olmak, çocuk olarak kalabilmek ( malesef böyle bir ihtimal yok) ne kadar güzel bir şey.Her şeyi oyun içinde olsa masumca, tarafsızca ve öğrenmek adına yapıyor, soruyor.
Ahh keşke hep çocuk olarak kalabilseydik.Ne hayat pahallığıyla uğraşırdık, nede herhangi bir dertle.
Hep oynardık ve hep SAF_TEMİZ kalırdık..

5 Nisan 2009 Pazar

PATRONUN ZITTI BİR GÖRÜŞÜ SAVUNMAK



''Yiğit Bulut, canlı yayında Avrupa Birliği'ni eleştirdi, reklam dönüşü karşısında AB taraftarı patronu Arzuhan Doğan Yalçındağ'ı buldu
İSTANBUL - - CNN Türk'te "Parametre" programını hazırlayıp sunan Yiğit Bulut, piyasaları değerlendirdiği sabah programında AB politikalarını eleştirmeye başladı. Dünya düzeninin değiştiğini artık AB'nin çöktüğünü Türkiye'nin de yıllardır bu çökmüş yapının kapısında beklediğini anlattı. Bulut, daha da ileri giderek 'Kıbrıs'ı Rum Kesimi'ne bağlayıp tek Kıbrıs olarak tanıyacaklar, sonra da 20 yıl AB bizi tanısın diye, Macaristan dahil hepsinin Meclis'inden tek tek onay bekleyecekler' dedi. Rejiden 'reklama gitmemiz gerekiyor' uyarısı alan Bulut, konuğunun da sözünü keserek reklama bağlandı.
PATRONDAN UYARI ALDI
Akşam gazetesinin haberine göre; reklam dönüşü Bulut, telefon hattında bir konuğunun olduğunu duyurdu. Telefonla bağlanan isim CNNTÜRK'ün çatı kuruluşu Doğan Holding'in Yönetim Kurulu üyesi ve TÜSİAD Başkanı Arzuhan Doğan Yalçındağ'dı. Yiğit Bulut, Yalçındağ'ı 'Bizim AB'nin çöküşü ile ilgili görüşümüze karşın, sizin bir karşı teziniz var. Sizin de TÜSİAD adına görüşlerinizi dinleyelim, burada her fikir karşılıklı olarak özgürce ifade edilsin' dedi. Bunun üzerine söz alan Yalçındağ, şunları söyledi: 'İçinde bulunduğumuz konjonktürden AB'nin ne kadar etkilendiği ile ilgili bir itirazım yok benim. Benim itirazım sizin Türkiye'nin AB yolunda ilerlemesinin Türkiye'nin menfaatine değil gibi algılamanıza...'
STÜDYOYA ÇAĞIRDI
Bunun üzerine halkın AB'ye desteğinin yüzde 33'e düştüğünü ve kendisinin de 'inanmayan halk' tarafında olduğunu vurgulayan Yiğit Bulut, Arzuhan Yalçındağ'a 'Sizi stüdyoya alalım ve daha detaylı konuşalım' çağrısında bulundu. Yalçındağ ise yurtdışına çıkacağını belirterek, 'Yoksa mutlaka gelirdim. Bir gün stüdyoya gelip bu konuyu çok daha uzun sizinle tartışmaktan keyif alırım' dedi.
3 Nisan 2009 Cuma
Yiğit Bulut'u alkışlıyorum; patronunun zıttı bir görüşü savunduğu ve düşüncesinden vazgeçmediği için.
Artık günümüzde böyle bir yazar ve gazeteci görmek mucize gibi bir şey..
Gazeteci veya yazar böyle olmalı..
Yiğit Bulut'un değişik pencereden ve gerçekçi bakan yazılarını okursanız bir şey kaybetmezsiniz.Hatta daha değişik fikirlere sahip olusunuz..

Son 7 günde en çok okunanlar

EMEĞE SAYGI, KOPYAYA HAYIR

Protected by Copyscape DMCA Copyright Protection
Link verilmeden, ad belirtilmeden hiçbir materyal kullanılamaz.
_____________________©___________________
Site içeriğinin izinsiz kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. Aksi halde yasal yollara başvurulur.
Copyright © 2009 Her hakkı saklıdır