26 Aralık 2010 Pazar

DAKARTÜRK 2011

Yeni bir Dakar Rallisi daha başlayacak.
 Önceki yıllarda olduğu gibi Kemal Merkit yine ülkemizi temsil edecek.
Katılım, ekipman ve onay dahil işlemler 29, 30 ve 31 Aralık'ta ,
hazırlıklar bittikten sonrada 2011'in ilk günlerinde yarış gerçekleşecek.

Sayılarla 2011 Dakar Arjantin-Şili;
* 13 etapta 5.000 km'si yarış, toplam 9.500 km
* Startta 450 yarışçı
* Kamp alanında hergün  2.500 kişi
* 2.000 kahvaltı, 1.600 tayın, 1.000 öğlen yemeği, 2.300 akşam yemeği
* 12.000 şişe su
* Görevli 25.000 polis
* Rota boyunca dağıtılmış 350.000 güvenlik broşürü
Kemal Merkit'e başarılar diliyoruz...
Yarışı DakarTürk.com 'dan izleyebilirsiniz.

25 Aralık 2010 Cumartesi

HUMİK MADDE

Toprak çeşitlerinden biri olan Humuslu toprağı biliriz. Bitkilerin yetişmesi için en faydalı toprak çeşididir.Özellikle çiftçilerin ve onlarla olduğu kadar beslenme açısından tüm insanlık için değerli bir toprak çeşidi. 
Gerçi erozyon, küresel ısınma ve çevre kirliliği bu toprağı dolayısıyla da geleceğimizi olumsuz etkiliyor.
Humuslu toprağın besin açısından zengin içeriğini sağlayan humik asit adında bir organik asittir.
Humik asitin bir çok açıdan değerli olduğunu vurgulayan bir dernek olduğunu yeni öğrendik;
Bu dernek Humik Madde'yi gündemde tutmak amacıyla kurulmuş.
http://humikmaddedernegi.com adresinden faydalanabilirsiniz..
''....
Kimyasal olarak incelediğimizde humik asitlerin polifenolleri, polikarboksilik asitleri, karbonilleri, ketonları, peroksitleri ve metil grupları içerdiğini tespit edebiliriz. Organik kimyanın bu önemli bölümlerini kapsayan humikler bir bitkinin herhangi bir aksamında genç yaşta bulunabilirken; başka bir ortamda, mesela, yeni bir kömür tabakasının üstünde on binlerce yıllık mazisi olabilmektedir. Sudaki yosunun önemli kısmını oluşturan humik asitler, bir gübre yığınının içinden sızan şerbetin o koyu renginin de mümessilidir. Bir ormanın içinden geçen derenin suyunda gördüğümüz çürümüş yaprakların saldığı renklerin de faili humik asitlerdir.  
Humik asitler yaşayan organizmalarda önemli bir rol oynamaktadırlar. Fakat, genelde, hayat döngüsü toprak-bitki-insan şeklinde gerçekleşen bu organik tabii maddelerin günümüz dünyasında tarıma elverişli topraklarda yeterli düzeyde bulunmaması, bahsi geçen döngünün de kırılmasına sebebiyet vermektedir. Yapılan bilimsel araştırmalara göre topraktaki humus miktarı %2’in altına düştüğü zaman, toprak bitkilerin ihtiyaç duyduğu yeterli humik asitleri bitkiye geçirememektedir. Bunun neticesi olarak da humik asitler insan ve hayvan beslemesinde yeterli düzeyde olmamaktadır.
....''

23 Aralık 2010 Perşembe

YERLİ MALI, BİR HAFTA MI KULLANILIR?

Yerli Malı Haftası kutlanıyor, bugünlerde. 
Bizim çocuklarda okulda bugün kutladılar; Yerli Malı Haftası'nı.
Yerli Malı  kullanmak; bir ülkenin, bir milletin, bir halkın kendine yaptığı en büyük iyiliklerden. Bunların ekonomiye, kendi ülkesine ve kendisine geleceği olumlu dönüşü anlatacak değiliz. Bu sadece bizim yaptığımız yada 
yapmamamız gereken bir şey  de değil.
Koskoca ABD ve AB ülkeleri bu şekilde yapıyor.
Hayır diye bir ses mi duydum!
Bu son ekonomik krizi iyi okuyun bakalım,  (ABD ve AB) yerli malı tercihinden başka birde zordaki firmalarını devlet destekledi, maddi anlamda.
Bize gelince dışarıdan alalım. Karma ekonomi aslında iyi bir şey. Yerli malı kullanırsın yerli olmayanı da dışardan alırsın. Türkiye büyük bir pazar dışarıyı da doyuralım!! 
Ama önce kendimizi doyuralım. 
Yanlış mıyım?
Yerli malı yiyecek midir sadece.
Sanki sadece bunu anlıyormuşuz gibi her yerde yiyecekler vurgulanıyor.
Birde yerli dilimiz kullanalım.Herkes öyle yapmıyor mu?
Bizde durum farklı.Bir saat televizyon izleyin, program isimlerine bakın veya
bir saat bulunduğunuz şehirin sokaklarını gezin başınızı kaldırıp mağaza ve dükkan tabelalarını okuyun.
Türkçe bizim dilimiz; o zaman yerli malı kullanalım, kendi dilimizi konuşalım, koruyalım.

22 Aralık 2010 Çarşamba

RUMELİLİ VE GÖÇMENLERE ULAŞMAK İÇİN

Rumeli'li ve Göçmenlerle ilgili bir yazı okudum, Esnaf ve Sanatkarların Sözcüsü adlı gazetede.İlgiimi çekti. Farklı bir yazıydı.Bu yazıdan haberdar olmak isteyip ulaşamayanlar için
( 2010 © ESNAF BÜLTENİ
Bu sitede yayınlanan yazarlara ait yazılı dökümanlar kaynak belirtilmek
 suretiyle iktibas edilebilir.)
 ibaresine güvenerek sizlerle paylaşıyorum..Eşref Küçükateş'in yazdığı yazı.
'' İstanbul İl Başkanı Aziz Babuşçu bir televizyon programında Anayasa Referandumu sonuçlarını irdelerken. Oy alamadıkları kesimlerin içinde Göçmenleri de sayarak ulaşamadıklarını söyledi.
Gaziosmanpaşa’da, Karadenizli bir gazeteci olan Ali Şükrü Kara, Aziz Babuşçu’nun sözlerine de atıfta bulunarak Gaziosmanpaşa’nın kurucuları ve Nüfusunun yarısından fazlasını oluşturan Rumeli kökenli vatandaşların Gaziosmanpaşa da siyaset ve yönetim kadrolarından kayboluşlarını fark ederek bu konuyu ele alan bir yazı yazmış.
Eline kalemine sağlık Ali Şükrü Kara…
Bir Karadenizli olarak Rumeli kökenli Gaziosmanpaşalıların siyaset, spor, sivil ve kamu yönetim kadrolarından uzaklaşmasını veya uzaklaştırılmalarını ele alıp bu konuya dikkat çekmen çok anlamlı ve Gaziosmanpaşa için çok önemli. Bu yüzden seni kutluyorum ve bu konuyu bende biraz daha detaylandırmak istiyorum.

Siyasetin en güçlüsü olan Ak Parti’nin ve diğer partilerin, bu güne kadar uyguladığı siyaseti, İlçe Parti yönetimlerini ve seçimlerdeki Milletvekili Belediye Başkanı ve Meclis Üye adaylarını, Türkiye’nin bir minyatürü olan Gaziosmanpaşa’da belirlerken Rumelililerin neden bu listelerde olmadığını da irdelemek istiyorum.
Bu yazımda şehir olarak hiçbir kesimi ele almak istemiyorum zira bu bölünmeyi çoğaltan bir davranış ve uygulama olur. Gaziosmanpaşa da 81 ilden insan yaşıyor her ilin bir derneği olup 81 parçaya bölünmek yerine, her bölgenin illeri bir çatı altında toplanmalı ve bölgesel olarak hareket edilerek bölünüp parçalanmanın önüne geçilmeli.
Rumelililer Gaziosmanpaşa da en kalabalık bölgesel nüfus olarak bu konuda bir ilki gerçekleştirmiş ve “RUMELİ PLATFORMUNU “kurmuştur.

Bunu örnek alan bazı iller platform veya federasyon kurmuş “KASDER, GİRESUNLULAR PLATFORMU GİBİ” fakat hala “Karadenizliler, güneydoğulular, iç Anadolu platformu”  gibi platformlar kurulmamıştır.

Bu durum aslında bize şunu gösteriyor Göçmen, Rumelili ve Trakyalılar İl, Şehir hemşericiliğini Anadolu illerinden İstanbul’a yerleşenler gibi yapamamaktadır.
İl bazında bir araya gelemeyen ve varlık gösteremeyen Rumelililer siyasetten ve diğer kurumlardan dışlanmamak için Rumeli Platformunu kurdular fakat nafile yine dışlanmaktan kurtulamadılar.

Sayın Aziz Babuşçu ulaşamadıkları içinde saydığı göçmenlere Gaziosmanpaşa da Rumeli Platformuyla ulaşmayı denedi mi acaba.
Ya da Ak Parti’nin göçmenlere Rumeli Platformu ile ulaşmasını istemeyenler mi var. 
Ak Parti veya diğer siyasi partiler isteseler sadece Gaziosmanpaşa değil İstanbul’daki tüm göçmenlere Rumeli Platformu ile ulaşırlar.

Birde madalyonun öbür yüzü var. Göçmenler her şeye ve tüm zorluklara rağmen ikili ilişkileri ve uyumlu yapıları ile her zaman ve zeminde ayakta durup geçimlerini temin edebilen yaptığı işi layıkıyla yaptığı içinde bireysel olarak tercih edilen kişiler olduğu için varlıklarını hiç sıkıntı çekmeden devam ettirebilme özelliğine sahip bir kitle. Bu nedenle Büyük bir kesimi siyaset ve siyasetçiden uzak durmakta, dernek, vakıf veya kamu yönetiminin riskli ortamında bulunmak istemediğinden kenarda köşede durarak seyretmekte desteklerken veya karşı gelirken bile bunu sessizce yapmaktadır.

Türkiye de bazı kesimler, kendisini fark ettirmek için silahlı eylemler yaparak, gösteriler, mitingler düzenleyerek, yurt içinde ve yurt dışında örgütlenip devlete veya kurumlarına meydan okuyarak tepkilerini gösterip fark edilmelerini sağlamaya çalışıyorlar.

Göçmenler ise uyumlu, başkaldırmaz, sadık tutumlarından dolayı onları dışlayanlarla kavga etmeyen göçmenler, sessiz, sakin, hiçbir talebi olamayan bir oy deposu olarak görüp onlara ulaşmaya çalışanları, gürültü patırtı yapmadan ülkenin huzurunu bozmaya yönelik hiçbir davranışta bulunmadan ya referandumda ya da seçimlerde desteklemeyerek tepkisini ortaya koymakta.

Ak Parti’nin Doğu’da ve Karadeniz’de oy almasının nedeni açılım mıdır sizce? “Kesinlikle değil”. Oy almasının nedeni Doğulu ve Karadenizlilere partisinin her kademesinde ve tüm seçimlerde adaylıklar ve yer vermesidir.

Diğer partilerde hemşerileri olsa da, Doğulu ve Karadenizli kendisini temsil eden insanları iktidara en yakın parti de gördüğünde hiç tereddüt etmeden iktidara en yakın partiyi desteklemektedir.    
Rumeli kökenli Göçmenler ise kendilerini temsil eden kişileri iktidar ya da iktidara en yakın partide göremeyince sen beni saymıyorsan ben seni niye seveyim dercesine diğer partilere yönelmektedir. Elinde silahla hak arayanlara verdiğin değeri bana vermiyorsan ben sana niye değer vereyim demektedir.

Aslında AK Parti kurulurken demografik yapıya dikkat etmiş her il ve ilçede hatta mahallelerde bile bölgesel dağılımda adaletli davranmıştı. Başbakanımızın hapis yatacağı zaman Türkiye coğrafyasında KIRKLARELİ PINARHİSARI SEÇMESİNİ TÜM AKPARTİLİ YÖNETİCİLERİN ÇOK İYİ OKUMASI LAZIM. Başbakanımızın Rumeli insanına verdiği önem ve ona güvenini bu tercihte görmek mümkünken şimdi ne oluyor da Rumeli kökenli ve Trakyalılar AKPARTİ’ DE kendilerine yer bulamıyor.
Buradan sormak istiyorum, TBMM’’de Rumeli kökenli milletvekilleri Rumeli kökenli vatandaşların demografik yapıdaki oranıyla orantılı mı?
Yaklaşan milletvekili seçimlerinde İSTANBULDA, BURSADA, İZMİRDE, KOCAELİDE, EDİRNEDE, KIRKLARELİDE, TEKİRDAĞDA ve 81 İLİN TAMAMINDA Milletvekilleri adayları belirlenirken demografik yapıdaki Rumeli kökenlilerin oranına dikkat edilerek yeterli sayıda milletvekili adayı Rumeli kökenlilerden gösterilecek mi? Bu yapılırsa, göçmenlerin kapısı aralanmış olur. Kapıyı tam açmak için ise Ak Parti şu soruların cevabını vermeli.
İl, İlçe yönetimlerinde ve komisyonlarda kaç tane Rumeli kökenli var? Parti kuruluşunda çok sayıda olan Rumeli kökenliler şimdi neden parmakla sayılacak kadar az hatta bazı ilçe teşkilatlarında ve meclis üyeliklerinde hiç yok, neden?  Yok, saydığınız kişiye nasıl ulaşacaksınız, söyleyin.

Tekirdağ, Edirne, Kırklareli İl ve ilçelerindeki Ak Parti teşkilatlarının yapılanmasına bir bakmanızı öneririm. Orada da göreceksiniz ki teşkilatlarda görev alanlar ile adaylar Trakya’da bile büyük çoğunlukla Doğu ve Karadenizliden oluşmakta. Trakya ve Marmara bölgesi İlerinde Milletvekilleri, Belediye Başkanları, Meclis Üyeleri nereli bir incelemeliler bence.

Tam burada soruyorum örneğin Diyarbakır veya Trabzon’daki il veya ilçe teşkilatlarında Milletvekili, Belediye Başkanı, Meclis üyesi adayları arasında hiç Rumeli kökenli var mı varsa bile %1 peki Trakya’da yüzde kaçtır sizce? Bunun cevabını Ak Parti yönetimi biliyordur. Edirne, Tekirdağ, Kırklareli de vatandaşların %90’ı Rumeli kökenli ve yerli halktan oluşurken teşkilattaki görev dağılımında ve adaylar noktasında bu oran korunamamaktadır.

2011 genel seçimlerinde kapı aralanırsa hemen arkasından İlçe ve İl Kongreleri geliyor bu kongrelerde ve ondan sonraki Yerel Seçimlerde RUMELİ KÖKENLİLERE fazlası değil DEMOGRAFİK YAPIDA HAKETTİKLERİ ORANDA temsil hakkı verilirse kapı açılır ve GÖÇMENLERE ULAŞILIR. Benden söylemesi.
Rumelili şunu diyor; “Yetenekli, özverili, başarılı, sadık, saygılı, tanınmış, zamanını ve parasını harcayabilen, sevilen, bulunduğu çevrede önder kişi ve Rumelili olmam yeterli değil AKPARTİ ve DİĞER PARTİ İLE KURUM KADROLARINDA YER ALMAK İÇİN”.
Beni istemiyorlar diyor. Onun istendiğini kim gösterirse o kazanır.
Çünkü artık Türkiye de ideoloji siyasetini bitirmeyi başardı Ak parti, bütün diğer siyasi partilerde artık bunun farkında ve toplumun en aydın kesimi olan göçmenlerde bunun farkında. Artık sadece Türkiye üzerine siyaset üretilme dönemi başlıyor.
Türkiye de siyasi partiler arsında proje yarışı başlama devrine geçildi.
Başörtüsü, kamusal alan gibi kısır hiç kimseye fayda getirmeyen tartışmalar bitti artık ve Rumeli kökenlilerde kısır ideolojik çekişmelerin içindeki partileri değil kendilerine ve ülkeye en çok değer veren partiyi desteklemekte kararlı.

Doğusuz, Karadenizsiz, Akdenizsiz, Egesiz, Trakyasız Türkiye olur mu? Bunların hepsinden kardeşleri içinde toplamayan bir parti eksiksiz dört dörtlük bir parti olur mu?
Yorumu size bırakıyorum amacım eksiklere ve yanlışlara dikkat çekmek toplumdaki her kesimin her partide hak ettiği kadar temsil edilmesinin önünü açmak.
Herkes hak ettiği yere gelebilmeli ve orada olmalı her toplum yeterince temsil edilme hakkına sahiptir bunu engellemek demokrasiye ve cumhuriyete gölge düşüreceği gibi Adaletli Olunmadığının da en önemli  göstergesidir'' 
Yazının kaynağı;
http://www.esnafbulteni.com/yazidetay.php?Yazi_id=289&yazar=60


Bu yazının altında okur yorumlarıda yer almış.Farklı yorumlarda var.
Bunlardan birinde
''......ustun gormekten vazgecerlerse, demokrasilerdeki esitlik ilkesini sindirirlerse hicbrseycigimiz kalmaz. saglikli ve zengin bir toplum oluruz.''
denmiş.Günllük hayatta ve bildiğiniz bir şey var mıdır; Göçmenlerin, Rumelilerin bir başka kişi ve topluluğa baskı, zorbalık yaptığı ve benzeri bir olay, olgu.
Kimden nasıl üstün görmüşler.Sadece laf. Çünkü böyle bir şey yok.

DOĞAL KÖMÜR!

 Yıllardır İstanbul'da doğalgaz kullanılıyor.Şöyle de yazabiliriz;
 Yıllardır İstanbul'da doğalgaz kullanılıyordu.
Yine kullanılıyor,
 ama son senelerde
 her yer bariz kömür dumanı ve kokusu içinde.
Az evvel (bir kaç saniye önce) daha akşam olmamışken
pencereyi kapatmak zorunda kaldım, kömür kokusundan, isten.
Sadece ikamet ettiğim yer değil İstanbul'un çoğu yeri böyle.
Bu işte bir yanlışlık mı var,
olağan bir şey mi?
Günlük meselelerden hayatın gerçeklerini unutuyoruz galiba...

21 Aralık 2010 Salı

LÜKS, EKONOMİ, ENKAZ


Enkaz kaldırma ekibi

''Edirne'de yaklaşık 500 kişi, kışlık yakacağını çıkarmak için belediyenin yıktığı iki katlı ahşap binanın enkazını yarım saatte kaldırdı.
Edirne'de Kıyık Caddesi'nde belediye ekiplerinin, büyük bölümü ahşap olan iki katlı bir binayı yıkacağı haberini alan yaklaşık 500 Roman vatandaşı, binanın etrafında toplandı.
Binayı yıkmak için gelen dozer, yıkım işlemine başladığı sırada Roman vatandaşlar da binadan çıkan demir ve odunları toplamak için enkaza hücum etti.
Belediye ekipleri, vatandaşların yıkım alanına girmesine engel olamayınca olay yerine çok sayıda polis ve çevik kuvvet ekibi çağrıldı. Polis ekipleri, yıkım sırasında tehlikeli olacağı gerekçesiyle Roman vatandaşları güvenli bölgede tutmaya çalıştı. Dozerin, binanın duvarlarını yıkmasının ardından Romanlar tekrar binaya hücum etti.

Genç, yaşlı, çoluk, çocuk yaklaşık 500 Roman vatandaşı, topladıkları odunları yanlarında getirdikleri çuvallarla bazıları ise at arabası ile taşıdı.
Roman vatandaşların binaya aynı anda girmesi ilginç görüntüler oluşturdu. İki katlı binanın enkazının büyük bölümü yarım saatte kaldırıldı. Roman vatandaşları, ''Ne yapalım yakacak odunumuz yok. Bu kadar bol odunu tabii ki toplayacağız. Toplamamızı istemiyorlarsa bize odun versinler'' dediler.

Olayın Edirne de olması önemli değil.
Bir tarafta bu haber
bir tarafta ( basına göre) zenginlerin artması sebebiyle lüks oto satışlarının artması. Ekonomi için hangisi doğru

.Ekonomi için nasıl değerlendirme yapılabilir.

Ekonomi için bir şeyler yapılmalı mı yada olduğu gibi kalmalı mı.İşte bütün mesele bu..

DAKAR 2011 ve KEMAL MERKİT

36. Dakar Rallisi'nde, Kemal Merkit  yine ülkemizi temsil edecek. 
Geçen sene yardımsız yarışan motosikletler kategorisinde birinci olan sporcumuzdan yine başarılar ve bayrağımız dalgalandırmasını bekliyoruz. 
Ralli,  1 ile 16 Ocak 2011 tarihleri arasında Arjantin ve Şili topraklarında düzenlenecek.
Ralliyi www.dakarturk.com adresinden de takip edebilirsiniz..
Dakar Ralli'sinde daha önce neler olmuş, kimler  ilk sıralara yerleşmiş;
http://www.dakarturk.com/d_tarihce.html adresinden inceleyebilirsiniz..

19 Aralık 2010 Pazar

19.12.2010, FARKLI BAŞLIKLAR

19 Aralık 2010  tarihli gazetelerde göze çarpan başlıklara  bir bakalım;

 _Çocukları bekleyen tehlike.
( Çocuklar meyve sebze yemeliler.
Yoksa bir çok hastalığa yakalanmaları mümkün hale geliyor)
_ Fener geri kalmadı, Biz ileri gittik.
(Trabzonspor diyor.)
_Mahkumlar hapishane müdürüyle firar etti.
( Yer Meksika. Samimiyetten mi yoksa başka nedenler mi?Müdür bile firar etmiş. Düşünün.)
_Suriye'li eş modası.
(Gizli ikinci  evlilikler konusu gündeme oturmaya başladı. Sanırım düzelen ekonomiyle alakalı!!! Yanlışta olabilir  ama ekonomi bozuk olduğunda da pek mümkün olabilir mi? )
_TV'de silahlı sahneler buzlansın.
(Silahla ilgili yasa tasarısında  silah alma yaşının 18 olmasından bahsedildi, basında.
Silahlanma neden kolaylaştırılır anlayabilmek zor)
_İmparatorluk zamanında bile resmi dil Türkçe'ydi, diyor Erhan Afyoncu, 
Bugün Gazetesi'nde.
_21 kişilik temizlikçi kadrosuna aralarında 
üniversite mezunu olan 1705 kişii başvurdu.
_ Brezilya parlementosu ; milletvekillerine % 62, devlet başkanına % 134, 
bakanlarada % 149 zam yapmış.
_Habertürk'te ki yazısında ''Bir ülkenin ruhuna tecavüz etmek bu kadar ucuz mu?'' başlığını atan Yiğit Bulut dikkati televizyon program ve reyting ölçümlerine getiriyor.
_Karadeniz'in büyük balıkları yok oluyor.
( Önlem alınmazsa denizde balık bile kalmayacak.)

18 Aralık 2010 Cumartesi

İŞTAH AZALTAN YİYECEKLER


Zayıflamayı düşünüyorsanız yada en azından kilo almak istemiyorum diyorsanız bazı yiyeceklere daha yakın durmalısınız..

YUMURTA
 Haşlanmış yumurta tokluk hissi veriyor.Özellikle sabah kahvaltılarında olmalı.
ÇORBA
Sade  çorbalar olmalı, yemekten önce yenilmeli.Çünkü mideyi dolduracağı için az yemenizi sağlayacak.Yağlı, terbiyeli, ekmek doğranmış ve kremalı olmamalı.
YAĞSIZ ET
Etler ve kıymalar yağda  kavurulmamalı. 
ZEYTİN YAĞI
GREYFURT

Yemekten önce en az yarım greyfurt yenilmeli.

TARÇIN

Tatlılarda kullanmadan yemeğe serpilebilir.

SİRKE

Sirkeyi yemek ve salatalarda kullanmak gerekir.Midenin çalışmasını yavaşlatarak tokluk hissi sağlarken şekerli ve beyaz unlu yiyeceklerden  önce sirkeli bir şeyler atıştırmak kan şekerinin hızla yükselmesini engeller.

KIRMIZI BİBER

 YOĞUN LİFLİ GEVREKLER

BAKLAGİLLER

SALATA

 YEŞİL ÇAY

ARMUT

 ELMA

 AYVA

Bu konuyla ilgili farklı  yazılar; bir, iki, üç, dört


10 Aralık 2010 Cuma

HAYDE GİDELUM HAYDE

Cem Yılmaz ,Okan Yalabık, Çetin Tekindor ve Şener Şen'in 
rol aldığı Av Mevsimi'ndeki türkü bir anda dillerde dolaşmaya başladı.
Sinema ve diğer konularda eski değerlirimizi hatırlamak güzel bir şey..
Daim olur İnşallah..
O  türkünün sözleri, aşağıda..

"Hayde Gidelum Hayde" 


Hayde gidelum hayde



Dağa k'arayemişa



Elun nişanlisina



Ben nasil deyim hayde




Çiktum çami budadum



Endurdum yarisina



Boyle sevda mi olur 



Girsun yerun dibina




K'izilağaç fidani



Tepeden budanur mi



İnsan sevduği yardan



Bu k'adar utanur mi




Endum dere duzina



Aşlamayi aşladum



Sevdaluk eyi şeydur



Ben da yeni başladum 

Hem Cem Yılmaz'dan 
hemde Kazım Koyuncu'dan.

5 Aralık 2010 Pazar

GELECEK BOR'DA

Bor madeninin değerli olduğunu, dünya rezervinin çoğunluğunun ülkemizde olduğu, hatta dünya ülkelerinin öyle veya böyle özelleştirme veya adı ne olursa olsun bir şekilde bu madene sahip olmak istediğini basında internette okuyoruz.
Bor ile ilgili bir çok şey yapılıp kullanılabiliyor.Bunlardan biri   motor koruyucu.
MotorSilk adlı firmanın sitesinden Türkiye'de Bor Madeni;


''TÜRKİYE'DE BOR MADENİ...



Türkiye'de bilinen başlıca borat yatakları Batı Anadolu'da yer almakta ve bu yataklar dünya rezervinin % 60-70'ine sahip bulunmaktadır.


Türkiye rezervinin % 37'si Bigadiç, % 34 Emet, % 28'i Kırka ve % l Kestelek bölgesinde bunmaktadır.

Bigadiç işletmesinde başlıca bor mineralleri kolemanit ve üleksit' tir.




Boratlar 1-8 m. Kalınlıkta tabakalar halinde killer arasında yer alırlar. Kapalı ve açık ocaklardan üretilen tüvenan cevherler 600.000 ton/yıl tüvenan cevher yıkama kapasiteli konsantratörde zenginleştirilecek, 25-125 mm, 3-25 mm ve O, 2-3 mm kolemanit konsantreleri ile 3-125 mm ve O, 2-3 mm üleksit konsantreleri elde edilir.




Ülkemizdeki Bor Yatakları:

1)Balıkesir-Bigadiç, Sındırgı, Susurluk

2)Bursa-M.Kemalpaşa
3)Eskişehir-Seyitgazi
4)Kütahya-Emet



En Önemli Bor İşletme Tesislerimiz:

Emet kolemanit işletmesi, Kırka boraks ve asit fabrikası, Kestelek kolemanit işletmesi, Bandırma boraks ve asit fabrikaları, Bigadiç kolemanit işletmesi

***Dünyadaki bilinen bor rezervlerinin %75'i Türkiye'de bulunmaktadır.



Ayrıca Seyitgazi bölgesindeki yatakların dünyanın en büyük sodyumlu bor tuzu yatağı olduğu saptanmıştır.
Bora sahip çıkmak kadar onu işlemek ve değerlendirmekte önemli.
Ülkemiz bu yönde ne durumda; ?

1 Aralık 2010 Çarşamba

SUDAN ve TÜRKİYE'DE ATIKLAR

_Afrika'nın sorunlu ülkelerinden Sudan'da karışıklık! devam ediyor.Fakir ülkenin özellikle yeraltı  zenginliğine sahip güney bölgesi,  Ocak 2011'de yapılması düşünülen referandumla ülkeden ayrılacak gibi gözüküyor.Bazı yayınlarda Hristiyan ağırlıklı bölgenin  zengin madenlere sahip olarak ayrılmasıyla diğer bölgelerin mevcut yoksulluğunun artmasına sebeb olacağı ve ikinci İsrail olması beklendiği ifade ediliyor.

_Türkiye, Avrupa’nın en çok bitkisel-hayvansal yağ tüketen üçüncü ülkesi ancak atık yağ toplamada son sıralarda... Türk insanı yılda 350.000 ton kirli yağın %98’ini lavaboya ve çöpe dökerek denizini, gölünü mahvediyor. Köfteyi, balığı kızartan yağın geri dönüşü Kanada’da 120.000, bizde ise 7.000 ton... Oysa atık yağdan elektrik enerjisi üretilebiliyor, biodizel ve motorin elde edilebiliyor; bütün bunların ülkeye katkısı ise yılda 1 milyar dolar…
(Hayvansal yağ konusu  Teksatır'dan alınıştır.

Son 7 günde en çok okunanlar

EMEĞE SAYGI, KOPYAYA HAYIR

Protected by Copyscape DMCA Copyright Protection
Link verilmeden, ad belirtilmeden hiçbir materyal kullanılamaz.
_____________________©___________________
Site içeriğinin izinsiz kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. Aksi halde yasal yollara başvurulur.
Copyright © 2009 Her hakkı saklıdır