25 Eylül 2010 Cumartesi

DİZİ FİLMLER NEREYE GİDİYOR?

Yaz bitiyor, bitti.Okullar açıldı, tatiller bitti herkes evine döndü.
Televizyonlarda da  yeni yayın dönemi başladı.
Yıllar önceki Güney Amerika kökenli dizi filmler yerini hakiki yerli yapım dizilere bıraktı.
Ancak yüzde doksanının konusu ne yazık ki aşk, entrika ve ağa dizileri.
Yıllar önce yayınlanan Dallas dizisine bile taş çıkartacak yapımlarımız var artık; 
şahıs ablasının kocasına aşık oluyor ve birliktelik! yaşıyorlar.
Yada amcasının hanımına yani yengesine göz koyuyor daha sonraki aşamaya geçiyorlar...
Genel ahlakı bozacak, çocuklara  özendirecek bu konular tekrar tekrar işleniyor hafızalara.
Yeni başlayan bir dizi filmin ilk bölümünde dakikalarca tecavüz sahnesi gösterildi.
Ailenin bir arada olduğu, çocukların daha yatmadığı bir saatte.
Bu sahnelerle izlenme sayısı artacak!!!
Diğer yeni bir dizi filmde de iki erkek aynı yatakta vakit geçiriyor!!
Şimdi, halk olarak bunları yani günümüzde de geçerliliği kalmamış , modern dünyada yeri olmayan ağalık sisteminin güzelliklerini ortaya koyan, amcasının eşini yatağa atan ve iki erkeğin beraberliklerini mi izlemek istiyoruz? yada bunları halka dayatan! zorla izleten! televizyonlar mı suçlu?
Nereye gidiyoruz?

21 Eylül 2010 Salı

FERDİ KAZA SİGORTASI ÇOCUKLARA YOK MU?

Şehirlerarası yolculuklarda hiç aklımıza gelmeyen bir konu; ferdi kaza sigortası.
Genelde halk olarak bu konularla ilgilenmeyiz. Hayati bir konudur.
Deprem öncesinde güvenlik önlemleri almayan, denetlemeyen, suistimal eden; resmi kurum, inşaat firması ve bunları sadece izleyen biz bireyler
(Örnek; 99 Kocaeli ve Gölcük Depremi) ferdi kaza sigortasına da aynı ilgiyi gösteriyoruz!!!
Genelde otobüsün kalkış saati, koltuk numarasına bakarız diğer yazıları okumayız.Arkasında yolculuk ve sigorta hakkında bazı bilgi ve şartlar! var.
Ramazan ayı içerisinde bir yolculuk yaptık bir firmayla.
Bileti incelerken bir yazı ilgimi çekti.
Ferdi kaza sigortasıyla ilgili yazılanlar arasında;
Yanlış anlamadıysam! 6 yaş ve altı sigortalı değildir bizi bağlamaz demek istiyor.Bu çok önemli bir olaydır. Ulaştırma Bakanlığı'nın ve diğer kurumların bundan haberi var mıdır?
Bütün firmaların biletlerinde ferdi sigorta bu şekilde yer almıyor, şüphesiz.
Ama belli ki bazı firmalar konuyu bu şekilde uyguluyorlar.
Bu konuda nette kaynak bulmakta kolay değil.
Bu konuda ulaşabildiğim bazı bilgiler (kısaca);
_____Karayolu Yolcu Taşımacılığı Zorunlu Koltuk Ferdi Kaza Sigortası Tarife ve Talimatı
.....

Teminat tutarları, taşımanın yapıldığı motorlu kara taşıtındaki görevli sürücü ve yardımcıları ile yolcu koltuk başına, aşağıdaki şekilde belirlenmiştir:

a) Tedavi giderleri: 50.000.- YTL

b) Sakatlanma ve ölüm: 50.000.- YTL

......

B. TALİMAT

Bu sigorta, şehirlerarası ve uluslararası yolcu taşımacılığı kapsamında seyahat eden yolcuları, sürücüleri ve yardımcılarını, taşımacılık hizmetinin başlangıcından bitimine kadar geçen seyahat süresi içinde, duraklamalar da dahil olmak üzere, maruz kalacakları her türlü kazaların neticelerine karşı teminat altına alır.

Taşımacılığın yapıldığı her bir motorlu kara taşıtı için ayrı bir sigorta sözleşmesi düzenlenir ve sigorta sözleşmesine ait kısa bilgiler ile sigortacının adı ve açık adresini belirten bir levha taşıtın iç tarafından kolaylıkla görülebilecek bir yerde bulundurulur.

C. YÜRÜRLÜK

Bu Tarife ve Talimat 25/03/2005 tarihinde saat 12:00'da yürürlüğe girer.

http://www.alomaliye.com/karayolu_yolcu_zorunlu_koltuk_230305.htm

_____Ferdi kaza sigortası;Yolcu taşımacılığında, yolcu, sürücü ve yardımcılarının ilk kalkış noktasından varış noktasına kadar duraklama yani molalarda dahil maruz kalacakları her türlü kaza neticelerine karşı şartlar çerçevesinde teminat altına alır. Detaylı bir araştırma yazısı. Bir çok kanun ve mahkeme kararından yararlanılmış.
....

______Teminat tutarları, otobüsteki yolcu koltuk sayısıyla görevli personel başına aşağıdaki şekilde belirlenmiştir:

Tedavi giderleri : 125.000 YTL. Sakatlanma ve ölüm : 125.000 YTL.

.....

http://www.anadolusigorta.com.tr/Pages.aspx?pgID=197


_____Poliçede kayıtlı otobüsün işletmecisinin uluslararası veya şehirlerarası yolcu taşımacı yetki belgesinin olması ve seyahatin uluslararası veya Ulaştırma Bakanlığı'nca yayımlanan "Karayolu ile Şehirlerarası Yolcu Taşımalan Hakkında Yönetmelik" hükümleri çerçevesinde ve yine bu yönetmelikte belirtilen şehirlerarası yolcu taşıması sayılan hallerde yapılması şarttır.

.......

http://www.celebiler.com.tr/SIG/GENELSARTLAR/025.htm

_______________________________________________

Kucakta giden yolcuların

yani çocuklarımızın da sigorta kapsamında olduğuna dair bilgiler de var.

Çocuklarda sigorta kapsamında olmalı, biletsiz olmak bu konuyu değiştirmemeli.Biletli yolcunun kaza sırasında bileti kayboldu veya yandıysa hakkını kaybedecek midir?Yukarıdaki biletin yazısında; 6 yaş altı sigorta kapsamında değil derken biletli veya biletsiz olmasından da hiç bahsetmiyor..Son bir not bazı firmalarda kaza teminatı kapsamına sadece 6 ile 75 yaş arasını dahil ediyorlar!!!



1 Eylül 2010 Çarşamba

MİLLETE/HALKA HİZMET

Gaziosmanpaşa Meydanında (31.8.2010/1.9.2010) seyyar Nüfus Müdürlüğü aracı
yeni kimlik ve kimlik numarası için hizmet veriyor.
Aracın üstünde, Valilik tarafından görevlendirildiği yazıyor.
Doğrusu güzel bir çalışma.
Ancak aracın bulunduğu yere Nüfus Müdürlüğü 100 bilemediniz 200 metre uzaklıkta.
Malum, millet olarak işlerimizi hep son güne bırakmakta üstümüze yoktur.
Hafta sonları Nüfus Müdürlüğü çalışıyor; referandum'da kimlik ve kimlik numarasıyla ilgili sorun yaşanmaması için.Bu şekilde de herkese ulaşılmış oluyor.
Ülkenin bir çok yerinde bu şekilde hizmeti yaygınlaştırmak hakikaten iyi ve güzel bir olay.
Devletimizden aynı girişimleri;
vergi ödemesi,
sınav başvuruları,
sigorta primleri
fatura ödemeleri,
hatta 70 kişilik sınıflarda okuyan çocuklarımız içinde görmek istiyoruz.
Hizmet her konuda yaygınlaştırılmalı...
Devlet ne için var?
Millete, halka hizmet için var.
Başka bir cevabı varsa bilenler lütfen yorum yazarak bizleri aydınlatsın.
70 kişilik ( ayrıca sobası yanmayan, ekipmanı olmayan , imkanı az olan) sınıflar için
tırlar (MİTİNGLERDE Ki KONUŞMA PLATFORMLARI gibi) kullanılabilir.
Evet; her alanda hizmeti, her alanda kolaylığı,
herkese özgürlük ve demokrasiyi (sadece ortalığı yangın yerine çevirip kamu araçlarını yok edenler değil) millet veya halk görmek istiyor..
AB veya uzantıları adına değil hakettiği için..

27 Ağustos 2010 Cuma

FUTBOL PARA SPORU MUDUR?

Futbolda spor klüplerimizin Avrupa'da ki mücadelelerini heyecanla izliyoruz, izliyorduk.
Ancak, bu sene beş klübümüzden ikisi yoluna devam ediyor.
Milletçe üzüldük.Bunun yanında gerçekler tokat gibi kendini hissettirdi.
Her sene milyar dolarlar verilen futbolcular var.
Ele geçen yada görünen somut bir başarı yok.
Haziran ve Temmuz aylarında yeni futbolcu alınırken klüpler ağır borca itiliyor.
Her yeni sporcu alışma devresi geçiriyor.Bazılarıda uyum sorunu yaşıyor!
Unutmadan futbolcular için alınırken para veriliyor ve genelde de gönderirken bir o kadar para veriliyor.Gelirken zorluk ve para derdi gönderirkende aynı şeyler!
Bazende mahkemelik olunuyor.Sonuç olarak mali kayıplar, Türkiye ve spor klüplerimiz için olumsuz , kendi aleyhimizde reklam oluşturuyoruz dünyaya.
Trabzonspor iyi mücadele etti ama olmadı.Karşısında bir dünya devi vardı.
Fenerbahçe ve Galatasaray ise artık her sene aynı görüntüyü bizlere yaşatıyor.
Bir GS'lı olarak Nonda'yı, Abdülkader Kaite'yi satıp bugünkü tabloya düşmek
hiçte onaylanacak bir durum değil.
Bursaspor ve Beşiktaştan'tan ümitliyiz.
Haydi Bursaspor...
Haydi Beşiktaş.....

21 Ağustos 2010 Cumartesi

NELER OLUYOR?

Dünyada ve Türkiye'de neler oluyor?
Kısaca bir göz gezdirelim;
Afrika'da açlık had safhada..
Dünyanın bir çok yerinde seller devam ederken özellikle Pakistan'da açlık ve hastalık artıyor,
yangınlar devam ederken kutup bölgelerinden devasa büyüklüklerdeki
buzullar okyanuslara doğru hareket halinde.
Denizlere bir çok atık atılırken motorlu araçlarda euro 6 normları yakında yürürlüğe girecek.
Toyota'nın arızalı araçları tamda krizde ve GM'nin iflasla boğuştu bir ana denk geldi!
Arızaların çoğunun sürücülerden kaynaklandığını; Amerika Birleşik Devletleri Ulaştırma Bakanlığı'nın açıkladığını gazeteler yazdı.
İsrail yıllardır Filistin'de yaptıklarına yani ölümlere eziyetlere devam ederken Mavi Marmara Gemisi baskınıyla bir anda suçlu çocuk psikolojisine girdi. Evet kesinlikle suçludur, İsrail. Ama bu kadar da hemen suçunu kabullenen bir yapısı olmadı yıllardır. Ve ne yazık ki ülkemizde şehitlerimiz hızla artarken ve bu konuda bir şey yapılmazken Mavi Marmara daha doğrusu Filistin konusunda Türkiye sorunu bir kalemde çözmüş gibi basında yazılar çıkmaya başladı. Keşke çözülse.Ancak ölümler, eziyetler halen devam ediyor...
Şehitlerimiz de gelmeye devam ediyor.
Türkiye'nin bir sürü acil çözümlenmesi gereken sorunu varken, milletvekillerimiz; senin soyun benim boyum, eskiden şöyleydi şimdi böyle, senin adaletin benim adaletim, memleketi sen sattın ben sattım, siz rantçısınız ( maddi veya terör!) biz rantçıyız! diye kavga ediyorlar. Bizde izliyoruz.
Sorunlar duruyor...
Yoksa sorun diye bir şey kalmadı da biz hayal mi görüyoruz?
Ha bide referandum var; seçimlerde veya referandumda haliyle partiler miting yapar konuşurlar.Peki, bunların dışındaki kişi ve kurumlar şöyle yapın , buraya oy verin demeye hakkı var mı. Renginizi belli edin! deniyor, o zaman referanduma gerek var mı?
1930'lu yıllardan sonra ( öncesinde savaştan ve yokluktan çıkılmıştı) günümüze kadar (günümüz de dahil) şüphesiz iyi şeyler yapıldı.Ama yapılmayan çok şeylerde var;
hala en borçlu ülkelerden biriyiz, hala sağlık ve eğitim de sorunlarımız var.Enflasyon düşük veya yüksek hiç önemli değil .Önemli olan evin ihtiyaçlarını borç yapmadan , işyerini iflas etmeden bu sebeplerle hasta olmadan sürdürebiliyor musunuz?
hastanelerde neden hastalar var, neden kuyruklar var.
Neden 3 lira katkı parası için zorlanan bu millet şikayetçi?
Ben vatandaş olarak sorunların çözülmüş olduğunu görmek istiyorum.
Ben sağlıklı olmak istiyorum.
Çocuğumun başarılı, tarihini, dinini ve doğruluğu bilen iyi bir insan olarak yetiştirilmesini (okullardan bahsediyorum) istiyorum.
Parasızlık yüzünden okula gidemeyen veya okula boya yapmak, yük taşımak zorunda bırakılan veliler duymak ve görmek istemiyorum.
Daha bir çok şey var..
Yoksa bunları istemeye hakkımız yok mu?
Hayat ne yazık ki; ( gerçekleştirilmeyen) sözlerden, alkıştan, ünlülerin görüntülerinden, stadyumlardan, şarkılardan
sandıktan, şaşalı törenlerden, makam araçlarından, ibaret değil.
Gerçekler, ayın aydınlık olmayan yüzü gibi hep arkada kalıyor.

14 Ağustos 2010 Cumartesi

TAM GÜN YASASI ÖMÜRLERİNİ KISALTACAK

Tam gün yasası , son yılların en çok gündemde kalan konularından biriydi.Öyle veya böyle yasa yürürlüğe girdi.Ancak bir çok torba yasa gibi kurunun yanında yaşta yanar misali konularda var.Bunlardan biri de en riskli çalışma alanlarından biri olan Radyoloji .Radyoloji çalışanlarının çalışma saatleri arttı.Ancak yenilik veya sağlık olarak yeni bir şey çıkmadı ortaya.

Türk Medikal Radyoloji Derneği konuyla ilgili bir açıklama yapmış;

Tam gün yasası ömürlerini kısaltacak!


Meslekleri itibariyle yoğun bir şekilde radyasyona maruz kalan radyoloji çalışanlarının mesai saatlerinin 2 saat artırılması, kansere yakalanma riskini de artırdı.
Meslekleri itibariyle yoğun bir şekilde radyasyona maruz kalan radyoloji çalışanlarının mesai saatlerinin 2 saat artırılması, kansere yakalanma riskini de artırdı. Türk Medikal Radyoloji Derneği Başkanı Nezaket Özgür, tehlikeli bir meslekleri olmasına rağmen, Sağlık Bakanlığı’nın ve hastane yönetimlerinin bu konuda duyarlı olmadıklarına dikkat çekerek, hem çalışanların hem de hastaların risk altında olduğunu vurguladı.
Tam Gün Yasası’nın 21 Ocak’ta TBMM Genel Kurulu’nda kabul edilmesinin ardından radyoloji çalışanlarının mesaisi 5 saatten 7 saate çıktı. Yasa ile birlikte 2 saat daha fazla radyasyona maruz kalan radyoloji çalışanlarının umudu Anayasa Mahkemesi’nin iptal kararındaydı. Ancak mahkemenin kısmi iptal kararlarının içinde radyoloji çalışanlarına ilişkin madde yer almadı. Konuya ilişkin değerlendirmede bulunan Türk Medikal Radyoloji Derneği Başkanı Nezaket Özgür, 2 saat daha fazla radyasyona maruz kalmanın daha fazla kanser riski anlamına geldiğini söyledi.

Hekimleri hastanede tutmak amacıyla Tam Gün Yasası’nın çıkarıldığının altını çizen Özgür, Sağlık Bakanlığı’nın bunun için hekimlerin ödeneklerini artırdığını ve ek ödemeler getirdiğini ancak radyoloji çalışanlarının çalışma saatlerini artmasına rağmen maaşlarında bir değişiklik yapılmadığını söyledi. Nezaket Özgür, radyoloji çalışanlarının her türlü kanser hastalığına neden olan iyonizan (elektromanyetik dalgalar) radyasyona maruz kalmaları nedeniyle riskli bir meslek grubunda olduklarını belirterek, Sağlık Bakanlığı’nın radyoloji çalışanlarına bunun için bile ek ödeme yapmadığını söyledi. Tam Gün yasası ile birlikte haftada 25 saat çalışan radyoloji çalışanlarının çalışma süresinin 35 saate çıktığını belirten Özgür, bununla birlikte çalışanlarda kanser riskinin artacağına dikkat çekti. Çalışanların özlük haklarında da bir değişme olmadığını belirten Özgür, bakanlığın böyle riskli bir meslek çalışanlarını koruyucu kararlar alması gerektiğini vurguladı. Hastanelerde döner sermayeyi artırmak için gereksiz yere fazlasıyla çekim yapıldığını belirten Özgür, hekimlerin de hastaların da bu konuda bilinçsiz olduklarını söyledi. Özgür, radyasyonun renksiz ve kokusuz bir madde olması ve etkisini hemen hissettirmemesi nedeniyle, kimsenin tehlikenin farkında olmadığını dile getirdi.
‘RADYOLOJİDEN EMEKLİ OLANLAR 10 YIL İÇİNDE ÖLMÜŞ’
Özgür, mesleklerinin ölümlere yol açtığını belirterek, yaptıkları bir araştırmada, meslekten 10 yıl önce emekli olanların hiçbirinin hayatta olmadığını öğrendiklerini söyledi. Radyasyonun etkilerini kısa vadede gösteren bir madde olmadığını, genel olarak kendisini 30-40 yıl içinde göstermeye başladığını belirten Özgür, “Radyasyonun göstereceği etkiler vücudun yapısına bağlı olarak değişiklik gösterir. Genellikle uzun bir sürece yayılır. Ama bünyenin yapısına göre kısa zamanda da gösterebilir. Uzun süreli kalıcı radyasyonlar genellikle başta tiroid olmak üzere tüm kanser türlerine yol açıyor” dedi. Özgür, radyasyonun hücrelerin DNA’sını bozduğunu belirterek, vücut direnci düşük olan kişilerde bunun büyük zararlara yol açacağını vurguladı. Radyoloji çalışanlarının yılda en az 1 defa sağlık taraması yapılması gerektiğini, bunun da yasalarda belirlendiğini dile getiren Özgür, Türkiye’de bu konuda bir denetimin olmadığını söyledi.
‘ZORUNLU OLMADIĞI HALDE NÖBET TUTUYORUZ’
Özgür, yasalarda risk grubunda yer alan meslek çalışanlarına nöbet zorunluluğu getirilmediğini ancak, radyoloji çalışanlarının nöbet tutmak zorunda olduklarını söyledi. Ayrıca nöbet parası da almadıklarının altını çizen Özgür, “Biz yasal olarak nöbet tutmak zorunda değiliz ama gece acile hasta geldiğinde çekilmesi gereken film, ultrason, röntgen gibi çok şeyi çekmek zorunda kalıyoruz. Biz kalmazsak kimse bu işi yapamaz. Sağlık Bakanlığı’nın bu konuda bir düzenleme getirmesi gerekiyor. Yasalarda bu açıdan bir boşluk var. Üstelik nöbetimiz yasal olmadığı için para da alamıyoruz” diye konuştu.
‘‘NİTELİKSİZ PERSONEL TEHLİKE SAÇIYOR’
Özgür, radyoloji alanında nitelikli eleman sıkıntısının da yaşandığını belirterek, eğitim almadan bu meslekte çalışan kişilerin hastalara daha çok zarar verdiğini hatırlattı. Özgür, Türkiye’de kamu hastaneleri de dahil olmak üzere eğitimsiz kişileri de çalıştırdığını belirterek, “Eğitimsiz kişiler, çekmeleri gereken alandan daha fazla bir alanı çekebiliyorlar. Bu da hastaya daha fazla radyasyon verilmesi anlamına geliyor. Kanser tehlikesi artıyor. Türkiye’de bu meslekte çalışanların eğitimli olması gerektiği yasalarla belirlenmiş olmasına rağmen, denetimler yapılmadığı için devlet hastanelerinde bile çalışıyorlar” dedi. (Ankara/DİHA)

HASTALAR DA RİSK ALTINDA’
Hastaların da çekilen ultrason, röntgen, mamografi, tomografi gibi radyasyon içeren filmler çektirdiklerinde kansere yakalanabileceğini hatırlatan Özgür, Türkiye’de hastanın ne kadar film ya da röntgen çektireceğine ilişkin bir standart olmadığını söyledi. Sağlık Bakanlığı’nın bu konuda düzenleme yapması gerektiğinin altını çizen Özgür, yurt dışında muhakkak çekilmesi gerekmedikçe hastaların radyasyon altına gitmediklerini söyledi. Alınan radyasyonun hücrelerin DNA’sına bozduğunu belirten Özgür, “Radyasyonun dozu mümkün olduğu kadar düşük olmalıdır. Türkiye’de hastaneye gelen hastalar her türlü filmi çektirmek istiyorlar. Kendilerini nasıl bir felaketin beklediğini bilmiyorlar. Bence her hastanın bir radyasyon kartı olmalı ve nerede ne çektirdiğini bilmeli” diye konuştu.

8 Ağustos 2010 Pazar

8.8.2010, HABERCİK ve YORUMCUKLAR!

Gazetelerden derlediğimiz habercikler ve yorumcuklarımız.
08.08.2010 tarihinde ki olaylar...
Köşesini kız tavlamak için kullananlar var.
Esası şu,köşesini; kız tavlamak, gözdağı vermek , ilgili kurumlarla irtibat sağlamak,
çıkarı için kullanmak,
baskı sağlamak,
kendi veya birilerinin istediği gibi okurun, halkın ve milletin gözünü boyamak,
ayrıca
azda olsa tarafSIZ bakıp milleti aydınlatmak, olaylara ve dönen dolaplara dikkati çekmek
için kullananlarda var..
Bazıları kamu imkanlarıyla yakınlık ve iş birliği! ile bir yerlere gelmek ve kazanmak
birileri üzerlerine gelen baskılarla işsiz kalmak ,
haklı veya haksız mahkeme hatta cezaevlerine düşmek,
Hatta suikasta uğramakla karşı karşıya kaldılar, kalıyorlar.
Kasetten kazanç sağlayan kim?
Siyaset sebebiyle birbirlerini küçük düşürmek için, Bey ve Memur kelimesini vurguluyorlar.
Yani Bey ve Memur olmak kötü demeye getiriyorlar.
Meclisimiz bu konuyada el atsın gerekirse TDK sözlükten atsın!
Nouma artık Porsche'ye değil, metroya biniyorum.
Millet imkansızlıklarla toplu ulaşımı kullanıyor.Başka ülkelerede makam araçları az ve maliyeti azaltıyorlar.Bizde de vekillerimiz bir kaç yılda bir yeni makam araçları alıyorlar, bütün sorunları çözüp hakkettikleri için.Zaten ekonomi iyi olduğu için! lüks oto satışları artıyor.Yani zorluk var diyorlarsa yalan, yalaan olur (şarkıda ki gibi).
İki il dört hastane dolaştı.
Neden? (en mini yorumumuz)
Üzüntüsünden konuşamadı..
Evet, üzülüyorlar sonra..
Hiç mi güzel haber yok?
Var ,onlarda; futbol, transfer, dizi filmler,
magazin, plaj, süper otomobillere dair...

Son 7 günde en çok okunanlar

EMEĞE SAYGI, KOPYAYA HAYIR

Protected by Copyscape DMCA Copyright Protection
Link verilmeden, ad belirtilmeden hiçbir materyal kullanılamaz.
_____________________©___________________
Site içeriğinin izinsiz kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. Aksi halde yasal yollara başvurulur.
Copyright © 2009 Her hakkı saklıdır