22 Şubat 2011 Salı

HASTA-NE



Bezmi Alem Valide Sultan Vakıf Gureba Eğitim ve Araştırma Hastanesi,
 İstanbul'un en eski hastanelerinden biri. 
İmkanları olmayanların teşhis ve tedavisi için çalışan,

bir süre sonra SSK'ya bağlanan sonrasında Sağlık Bakanlığı'na bağlanan hastane; şimdilerde 


Bezmiâlem Vakıf Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi olarak hizmet veriyor.Çalışanlarının büyük bir kısmı diğer sağlık kuruluşlarına geçen hastanede tadilatlar ve inşaatlar devam ediyor. Ancak bandrol ve numara almak için 200 metreyi geçen kuyruklar oluşuyor.
Yenilik ve hizmet için için farklı uygulamalar yapılmalı, zaten yapılıyor.
Yıllar önce hastanenin arka bahçesinde bir çok ağaç vardı. Orman gibi duran ağaçlardan ancak elle sayılabilir sayıda bırakılmış.Bu olumsuz bir durum.
Poliklinik binasında alt katta bir tuvalet hem yetmiyor hemde küçük.
Bir çok hasta koridorlarda muyene ve diğer  işlemler için bekliyor.
Sözün özü, Vakıf Hastanesi çalışmaya devam ediyor sıkıntılarla beraber..
İşsizliğin azalması için,
teşhis ve tedavinin zaman ayrılarak tam anlamıyla yapılması için,
insanların güvencede olması için
(yasal ve sözleşmesiz) çalışanlarla faaliyet gösteren bir çok devlet hastanesi
(kuruluyor belki ama hala yetmiyor yetmeyecekte) daha fazla sayıda kurulmalı.
Günümüzde bütün şartlar ( maddi, manevi)
 hastalığı kolaylaştırıcı durumda ne yazık ki?

21 Şubat 2011 Pazartesi

AĞIZ MASKESİ NEDEN YERE ATILIR?

Şu insanları anlamak zor. 
Çoğu konuda şikayet edip,  bile bile şikayet ettikleri şeyi kendileri yapıyorlar.
Bu ve  benzeri konularda çok uyanık olduklarından mı yada kafasız olduklarından mıdır  insanın gözünün içine baka baka yaptıkları şeyin doğru olduğunu  söyleyip birde haklı çıkmak istemezler mi?
En son aile hekimliğinden aldığımız sağlık raporuna Verem Savaş Dispanserinden verem taraması anlamında film çektirmeye gittiğimizde bir çok kişinin verem tedavisi gördüğü  ve verilen ağız maskelerini takmayıp yerlere attıklarını gördük( kapının önünde  yerlerde).İkazlar fayda etmiyor. çalışanları dinlemiyorlar.Tedavi sırasında başka şehire gidilmemesi lazım ama kurallara uyan kim?
Bunları, orada ki konuşmalara tanık olup öğrenebilirsiniz.
Saygıyı geçin, başkalarına mikrop bulaştıran  cana kast etmiyor mu?

16 Şubat 2011 Çarşamba

MEYVE AROMALI SPREY

Meyve aromalı sprey, bunuda yeni öğrendik.
 Okula giden çocukların vaz geçemediği oyuncak ve şekerli şeylere bir yenisi eklendi. Zaten bayramlarda hava fişek ve benzeri şeyler hem gürültü hemde yangın ve kör etme gibi sorunlara rağmen satılıyor, ithal ediliyor belkide üretiliyor.
 Bir çok katkı ( sitrik asit ve kod numaraları  E ile başlayanlar), şeker ve  su içeren spreylerde cabası. İlgilier neden bu konuya ilgisiz demek lazım. Almayın, çocuğunuza sahip çıkından başka buna neden ve neye göre izin veriliyor da demek gerek..

15 Şubat 2011 Salı

EN FAKİR ÜLKELER

Etiyopya.
Nijer; 5 yaş altı çocukların ölüm sebebinin yarısı sıtma.
Orta Afrika Cumhuriyeti.
Gine Bissau.
Komorolar; Çocukların yarısı kronik zafiyet geçiriyor.
Somali; yeterli gıda, ilaç ve su yok.
Solomon Adaları; açlık ve fakirlik
Zimbabwe; şiddet, iç savaş.
Liberya.
Kongo; ortalama hayat 43 yıl.
Fakirlik,
 gıda, ilaç ve su yokluğu,
iç savaş ve şiddet
bir çok ülkede var.
 Bizim yerimiz nerde diye düşünüyorum, 
biz gelişmekte olan bir ülkeyiz. Yani gelişmiş değiliz.
Elimizdeki bütün imkanların kıymetini bilmek gerek.
Kişisel, ailesel ve devlet olarakta gerektiğinden fazla harcamamalıyız.
Bu İslamiyet'te de böyle, mantık ve ahlaki kurallara göre de böyle.
İsraf ve gereksiz harcama; size kalmış. 
Onların içecek suyu bile yok!!!
Sadece aynı durumda olduğunuzu bir saniyeliğine düşünün!

13 Şubat 2011 Pazar

Yabancının şeyinde Boncuk mu Var?

Yılmaz Vural'ı; bir antrenör, bir spor adamı olarak çok seviyorum. 
Milli takımda ve 5 büyüklerde hoca olarak görmek isterim. 
Özellikle de Galatasaray'da.
Ne yazık ki doğru söyleyenleri dokuz köyden kovduklarından hiç kimseye yaranamıyor.Bize doğru söyleyen damlar lazım, sözün özü..
Yılmaz Hoca ile Güneş Gazetesi'nden Neslihan Hanım röportaj yapmış.
Okumak lazım.

Yabancının şeyinde boncuk mu var?

İki tane spor akademisi bitirdi. Bir tanesi Köln Üniversitesi, bu üniversiteyi bitirmiş 3-5 insandan bir tanesi. Hatta okul arkadaşı Daum. İhtisas konusu futbolun yanında Güreş, Tenis, Basketbol ve aklınıza gelen bütün sporları, kuralları ile biliyor ve yapıyor. Futbol oynarken antrenörü tarafından genç yaşta İzmirspor'a yardımcı antrenör olarak alındı. Basketbol çok sevdiği branş, hatta bazı basketbol teknikleri çalıştırdığı futbol takımlarında uyguluyor. Sahada içinden geldiği gibi davranan, taklalar atan, gerektiğinde oyuncusunu tokatlamaktan çekinmeyen ünlü teknik direktör Yılmaz Vural'dan bahsediyorum. Hayali A Milli Futbol Takımı'nı çalıştırmak ve bir gün olacağını biliyor. Yılmaz Hoca, Kasımpaşaspor'dan 1 ay önce el sıkışarak ayrıldı. Şimdilerde dinleniyor, Okan Üniversitesi'nde Futbol derslerine başlayan Yılmaz hoca ile bir araya geldik. Basketbol oynadık, birlikte sportif hareketler yaptık. İşte o sıcacık adam Yılmaz Hoca karşınızda. Bizi takip için http://twitter.com/neslihanyavuzcn 
Yazının devamı

"10 asırlık Anadolu kültürü yozlaştırılıyor", Star Gazetesi


Sümer Tilmaç, kültürümüze sahip çıkamadığımızı  dile getiriyor.
Tiyatro ve sinema sanatçısı Sümer Tilmaç, otellerin Türk gecelerinde oynattığı dansözlerle 10 asırlık Anadolu kültürünün yozlaştırıldığını söyledi. Tilmaç, değişik çalgılarla dansöz oynatmanın Türk örf, adet, anane, gelenek ve göreneklerinde yerinin olmadığını kaydetti. 

Tiyatro ve sinema sanatçısı Sümer Tilmaç, Antalya'nın Manavgat ilçesine bağlı Gündoğdu beldesinde kurduğu Yörük çadırında turistlere yörük yaşamından kesitler sunacak. 

Toros Yörükleri Kültür ve Diyalog Derneği (TOYÖKÜD) Yönetim Kurulu üyeleri, ünlü oyuncu Sümer Tilmaç'ı, kurduğu yörük çadırında ziyaret ederek, kültürlerine yaptığı katkıdan ötürü teşekkür etti. 
TOYÖKÜD Başkanı Ömer Gürler ve Dernek Genel Sekreteri Avukat Mücahit Gündoğdu, büyük dedelerinden kalma 80 yıllık kuşağı Tilmaç'ın beline bağladı. Kaval virtöüzü Hasan Coşkun da Ümmüm, Dolar Dudum, Karagözlü Elif, Karlı Dağlar, Kıl Çadırım, Bizim Yaylalar ve Göç isimli türküleri seslendirdi. 

Bu zamanda gerçek sanatçı ve örnek insan görmek zor! 
Yaptıkları; bir Adam, bir Sanatçı olduğunu hissettiriyor.



Derdin ne senin Can Dündar?, Star Gazetesi

Yorumsuz bir yazı
Mehmet Metiner
Can Dündar dünkü köşesinde, “Erdoğan’a işkence açıklaması” başlığıyla bana güya yanıt vermiş.
Hala ayrıntılarda dolaşıyor, üste çıkmaya çalışıyorsun Can Dündar. Gereksiz yere.
Anlam veremediğim bir biçimde.
Sahi derdin ne senin? Neyi ispatlamaya çalışıyorsun?
Erdoğan’a işkence yapılmadığını mı, benim kitabımdaki anlatım üzerinden Erdoğan’ın doğru söylemediğini mi?
Ben “Yemyeşil Şeriat Bembeyaz Demokrasi” kitabımı yazdığımda olayın üstünden tam 26 yıl geçmişti. Gözaltına alındığımız olayın tarihini 1979 diye yazmışım.
Sen kalkıp üşenmemiş araştırmışsın, ne önemi varsa artık. 1980 diye ısrar ediyorsun.
Ben olayın kendisine önem verirken sen hala anlam veremediğim bir biçimde tarih üstünden spekülasyon yapmaya devam ediyorsun.
Ben götürüldüğümüz kışlanın adının “Davutpaşa” olduğunu yazmışım.
Başbakan Erdoğan ise “Metris” diyor.
O olayın baş aktörlerinden biri olan Edip Yüksel’le de konuştum. O da oranın “Metris” olduğunu söylüyor. Ben dürüstçe kalkıp düzeltiyorum, sen hala o ayrıntıya takılıp duruyorsun.
Yetmezmiş gibi, “Metris”in 17 Nisan 1981 tarihinde açıldığını araştırmacı gazetecilik örneği sergileyerek kanıtlamaya çalışıyorsun.
Yani Başbakan başta olmak üzere beni ve Edip Yüksel’i ya yalan söylemekle, ya da olayı doğru hatırlamamakla suçluyorsun.
Her ikisinden nasıl bir yarar umduğunu anlayabilmiş değilim.
Üstelik bilgileri karıştırarak kötü veya kasıtlı bir araştırmacı gazetecilik örneği sergilediğini mi hatırlatayım şimdi buradan sana?
Biz sıkıyönetimli o yıllarda kalabalık olduğumuz için bir gece “Metris”te alıkonulduğumuzu söylüyoruz.
“Metris Cezaevi”nden bahsetmiyoruz ki!
Başbakan “işkence gördüğü”nü anlatıyor.
Sen ise kalkıp benim anlatımım üzerinden Başbakan’ı doğru söylememekle suçluyorsun.
Oysa ne benim, ne Hüseyin Besli-Ömer Özbay ikilisinin yazdığı kitapta “Metris”te işkence gördüğümüze dair açıklama var. Zaten Başbakan da “Metris”te işkence gördüğünü söylemiyor.
Benim de, Besli-Özbay ikilisinin anlatımında da “Metris” sonrasına ilişkin bir bilgi yok. Başbakan “Metris” sonrasında götürüldükleri Fatih Emniyeti’nde kötü muamele ve işkence gördüğünü söylüyor.
Cuma günkü köşeme Başbakan’ın bu açıklamalarını detaylarıyla aldım.
Nitekim Başbakan’ın yeni basın danışması sevgili dostum Lütfullah Göktaş da seni arayarak anlattıklarımın aynısını sana iletmiş.
Ama sen “özür” dileyip erdemlilik göstereceğine hala kalkıp tarih ve yer konusunda kafa karışıklığı yaratmaya, yani ayrıntılar üzerinden olayın gerçek boyutunu görmezlikten geliyorsun.
Başbakan’ın Fatih Emniyeti’nde uğradıklarından hareketle sana açık bir soru sormuştum: “Başbakana ve arkadaşlarına yapılan işkence midir değil midir?”
Senden asıl bu soruya yanıt vermeni beklerdim.
Ama nedense yanıt vermeme yolunu seçmişsin.
Kelimelerle oynayıp kurnazlık yapmaya gerek yok.
Başbakan “işkence gördüm” diyor, sen kalkıp “İşkence yoktur diyen bir başbakandansa, “işkenceye tanığım” diyen bir başbakan evladır. İşkence görmemiş olsa bile bunu söylemesi yeterli. Bütün bu laf çevirmelere ne gerek var” diyorsun.
Ben de diyorum ki Can Dündar bu kadar laf çevirmek niye? Başbakan “tanığım” demiyor, “işkence gördüm” diyor. “İşkence görmemiş olsa bile” ne demek?
Bu kadar kör bir karşıtlık basitinden ayıp değil mi? Çok merak ediyorum Can Dündar: Amacın ne, derdin ne senin?
Hadi ben yanlış hatırlamış olayım, tarih ve yer bilgilerini karıştırmış olayım. “Komutanla şakalaşma” faslında da kurnazlık yapıp lafı çevirmişsin, ya neyse Soruyorum: “Metris” sonrasını bizzat yaşamış Başbakan’ın anlatımlarını ısrarla ve inatla yalanlama yoluna gitmen niye?
İşkence gördüğünü söyleyen de, “Metris” diyen de Başbakan’ın kendisi. Asıl niyetin, “işkence gördüm” diyen Başbakan’ı yalanlamak mı? Böyle bir misyonu üstlenmen niye?
Not: Edip Yüksel kardeşim, ABD’den bana gönderdiğin mektubu bugün yayınlamayı düşünüyordum, ama Can Dündar’a yanıt verme zorunluluğu doğduğu için erteliyorum. Hoş görmen dileğiyle.
Yorumsuz diyerek yayınladığımız bu yazıyı,
 her iki karşıt düşünceden ve tarafsız bakarak düşünün. 
Bakalım 3 farklı bir sonuca mı  ulaşıyorsunuz 
yada nasıl bir düşünce oluyor kafanızda...

Son 7 günde en çok okunanlar

EMEĞE SAYGI, KOPYAYA HAYIR

Protected by Copyscape DMCA Copyright Protection
Link verilmeden, ad belirtilmeden hiçbir materyal kullanılamaz.
_____________________©___________________
Site içeriğinin izinsiz kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. Aksi halde yasal yollara başvurulur.
Copyright © 2009 Her hakkı saklıdır