25 Eylül 2011 Pazar

YENi ARAMA MOTORUMUZ; YANDEX

Türkçe yeni bir arama motoru daha var ..
Rusya ve çevresindeki ülkelerde Rusça faaliyet gösteren Yandex, 
ilk defa kendi dili  ve İngilizce dışında Türkiye'de .
Türkiye'de ki ofisini açan Yandex, 
Yandex.com.tr  bağlantısıyla hizmet veriyor..

SANIRIM UYUYORUZ

Bugünkü( 24.9.11) gazetelerde birçok haber içinde  küçük iki haber ilgimi çekti;
Felçli oğlu için kapak topluyor
ve
Bir öğretmen kaçırıldı.
İmkanları kısıtlı, 
mali ve dolayısıyla sağlık açısından  da sorunlar yaşayan bir aile; 
anne çocuğu için çöplerden  pet şişelerin mavi kapaklarını topluyor;
akülü araba alabilmek için..

Diğer taraftan bir öğretmen görev yaptığı köyden kaçırılarak dağlık bölgeye götürüldü.
Akla şu geliyor,
güvenlik ve bu tip sorunların yıllardan beri devam ettiği gerçeği.
Her iki olayda da sanki yasalarımız çerçevesinde daha çok şey yapılabilir, 
yapılması gerekir durumda. 
Bu işleri takip etmekte sorumlu,
bu sorunları çözmekle görevliler ve kurumlar ne yapıyor diye düşünüyoruz.
Daha geçen haftalarda 50 öğretmenimiz az daha yakılarak öldürülüyordu, 
zor kurtuldular. 
2011 yılında memleketimizin yaşadığı olaylara bakın. 
Eğitim için, 
görev için, 
gencecik insanların Şehit olması 
hayatta kalanların ise çile çekmesi,
çöpleri karıştırmak zorunda olması
( her iki haberi kastediyorum)
ve en kötüsü bu sürecin devam etmesi...
İlgili ilgisiz herkes seyrediyoruz, 
çözmüyor muyuz, çözemiyor muyuz, yapamıyor muyuz..
Uyuyor muyuz?
(Bölgesel güç olan, 
Avrupa ve Amerika'ya kafa tutan ülkemizin yaşadığı sorunlara bakın.)


24 Eylül 2011 Cumartesi

HASTALIKLAR GELMEDEN

Anne Notları'nda okuduğum güzel bir yazı. 
Bu yazıyı herkes okumalı bence..
Hastalıklara bakışımızı değiştirecek aslında gerçeğin ne olduğunu vurgulayan bir yazı. Bir kısmını alıntı yapıyorum. Yazının tümünü Annenotları'ndan okuyabilirsiniz..

''Bir hastalık dönemine daha yaklaşıyoruz. 
Hele çocuklar okullu olunca mikrop alma ihtimalleri daha da artıyor.

 Bu cümleleri düşünmek bile anne olarak gereğinden fazla kaygılanmamıza neden oluyor. Çünkü şunu unutuyor, atlıyor, ya da zayıf görüyoruz. Vücutların mikroptan zarar görme potansiyeli var da, mikropla savaşma potansiyeli yok mu? Elbette var.

 Ama bağışıklık sistemi denen şeyi nedense zayıf görüyoruz. Biraz da gündem yapmadığımız için galiba. Hastalığı veren Yaratıcı, çocuğa savaşma gücü ve donanımı da vermiş. Hastalığı anneye ve çocuğa azap olsun diye vermiş olabilir mi :) Hastalıklar birer idman gibi vücudun kuvvetlenmesine sebep kılınmış. Çocuklara ilaç vererek hastalıkları zayıflamalarına sebep yapan biziz ve modern tıp.

 Hastalıklar kötülük etme amacıyla gelmiyorlar. Yeter ki biz bağışıklık sistemini zayıflatmamak için biraz uğraşıp, kuvvetlendirmek için de bir o kadar uğraşalım :)

 Nasıl mı:

- C vitaminli gıdalara hücum (havuç, limon vs.) Çocuklar limonu limonata ile alıyorlar. Yalnız limonatayı yemeklerle birlikte değil, yemekten 1,5-2 saat sonra susuzluk hissi olunca vermek en yarayışlı olan. Sonraki yazıda kolay limonata tarifi vereceğim.

 - Kahvaltılardan balı eksik etmeyelim. Bala hücum.

 - Gerçek et sulu, kemik sulu çorbalara hücum. Ya da domates çorbası gibi vitaminli çorbalar.

 - Yemeklerden yarım saat-45 dk. önce mevsim meyvelerine hücum. Meyveler de çeşit çeşit değil de, sadece tek çeşit yendiğinde en vücuda en yarayışlı olmuş oluyor. Zaten uymuyor bence. Mesela incirin o harika tadının yanına üzümü asla koyamıyorum. Hepsini ayrı ayrı yemek şahane. Sabah elma, öğlen incir, akşam üzüm şahane :)

 - Ve, hazır gıdalara non- hücum. Çok acaip oldu ama nasıl tabir edebilirim. Hazır gıdalardan kaçışşş. Bağışıklık sistemine en büyük darbeler, vücudun tanımadığı yabancı maddeler tarafından vuruluyor. En azından çocuklarımız hasteyken vermeyelim bunları.

 Kendimi hep aynı şeyleri söylüyormuş gibi hissediyorum. Ama doğrular çok tekrar edilmeyi hak eder değil mi. Bir çubuk krakerin ya da bir çikolatanın içindekileri okuyunca irkiliyorum. Markette yanımdaki insanı dürtüp, siz de benim okuduklarımı okuyor musunuz diyesim geliyor. Nasıl herkes alıyor ya da, zamanında biz de çok yedik gibi düşüncelerle bunları sıklıkla ve çokça alabiliriz çocuklarımıza. Bir kere gıda sektörü git gide adileşiyor ve denetimsizleşiyor. Benim zamanımda yediğim bir albeni ile şimdi çocuğun yediği albenide aynı şeyler mi var acaba.
.........
Hepinize hastalıksız bir sonbahar dileyeceğim ama bu biraz gerçekten uzak bir dilek diye görüyorsanız, hastalıklı olsa bile ilaçsız bir sonbahar diliyorum diyim. Çünkü bu gerçekten uzak bir dilek değil. Hastalıkların en zor ve ateşli yoğun dönemini atlatırsak, yani savaşın kritik noktasını atlatırsak sonrasında çocuk iyileşmeye başlıyor ilaçsız atlatabiliyor. Yaşayıp gördüğüm için artık çok eminim. Sevgilerle
.''

Yazının tamamı ve kaynağı bu bağlantıda;

22 Eylül 2011 Perşembe

1 Milyon Çocuk Burada!

Türkiye’nin en çok tercih edilen çocuk ve gençlik portalı Tipeez.com, iki yıldan kısa bir zamanda 1.000.000 üyeye ulaştı!


Her hafta birbirinden çeşitli aktiviteleri ve eğlenceli sürprizleriyle dijital neslin nabzını tutan Tipeez, hem 18 yaş altı çocuk ve gençlerin, hem de ebeveynlerin ilk tercihi olmayı sürdürüyor. Üyelerinin yaratıcılıklarını ve ifade yeteneklerini geliştirmeye yönelik ödüllü yarışmaları, eğlenceli oyunları sayesinde portal, kısa sürede tam 1.000.000 çocuğun uğrak yeri haline geldi. Gece 22:00’de kapanan sohbet odaları, deneyimli moderasyon ekibi, ebeveyne kontrol yetkisi sağlayan özel sistemi, kaba ve müstehcen konuşmalara izin vermeyen patentli programıyla Tipeez.com’da, birbirinden farklı birçok güvenlik önlemi mevcut.


Çocuk ve gençlere, özenle tasarlanmış güvenli bir ortamda bilinçli internet kullanımı tecrübesi yaşatan portalda sürekli güncel haberlerin yayınlandığı bir haber kanalı da mevcut. Bu haber kanalı aracılığıyla Tipeez, üyelerine haber okuma alışkanlığı kazandırmakla kalmıyor, aynı zamanda gündemdeki gelişmeleri yorumlamaya ve sorgulamaya da teşvik ediyor.

Bu video Adobe Flash Player'ın son sürümünü gerektirmektedir.

Adobe Flash Player'ın son sürümünü indirin.


Siz de geç kalmadan Tipeez Dünyası’nı keşfetmek için tıklayın!


Bir bumads advertorial içeriğidir.

20 Eylül 2011 Salı

İSTANBUL'UN SiLUETi ALTINDAN MI, BETONDAN MI?

 Gün geçtikçe büyük şehirlerde ki gökdelenler artıyor. 
Alış veriş merkezleri, 
iş merkezleri ve konut amaçlı olan bu binalar 
bir yerden sonra o mevkideki tarihi ve doğal özellikleri olumsuz etkilemeye başlıyor. Kısaca bozuyor.
Plansız yapıldığında ise bir çok arıza veya direkt olmasa bile sağlık için, 
gelecek için geri dönülmez bir duruma getiriyor.
Y ıllar önce yapılan bir otel yüzünden Dolmabahçe Sarayı'nın zor durumda kalması, Taksim'de benzer  bir durumdan  yarıda inşaat olarak kalan
büyük bina kalıntıları (Park Otel) dururken 
belediyenin bu olayları ön görememesi bir talihsizliktir..
Neyse zararın  neresinden dönülse kardır.. 
Büyük Şehir Belediye Başkanı bu konu için harekete geçtiklerini açıklamış..

İstanbul'un siluetini bozan binalar için çalışma yapılıyor
adlı haberi bu bağlantıdan okuyabilirsiniz.

19 Eylül 2011 Pazartesi

İKLİM DEĞİŞİKLİĞİ ve WORLD PRESS PHOTO SERGİLERİ

Dünyanın en iyi haber fotoğrafları 
World Press Photo 2011 Yarışması'nın 
ödüllü eserleri 6 ile 28 Eylül tarihlerinde Forum İstanbul'da sergileniyor.. 
125 ülkeden 5691 fotoğrafçı 100 000 fazla eserle katıldığı bu yarışmanın sergisi gezilmeye değer..

Ayrıca , 4 Ekim 2011 ile 15 Ocak 2012 tarihlerinde ise İklim Değişikliği  Sergisi 
Türk Telekom sponsorluğunda Santral İstanbul'da Ana Galeride sergilenecek.
Amerikan Doğal Tarihi Müzesi'nin açtığı bu sergiyi 237 000 kişiden fazla kişi ziyaret etti.
Santral İstanbul'u ziyaret;
Giriş ücretine, Ana Galeri'deki güncel sergiler ve Enerji Müzesi ziyareti dahildir.
Yetişkinler: 10,00 TL
Öğrenciler / Öğretmenler / Emekliler / Kamu görevlileri (kimlik ile) / 65 yaş üstündeki yetişkinler (kimlik ile) / İstanbul Bilgi Üniversitesi çalışanları, öğrencileri ve mezunları (kimlik ile): 5,00 TL

MiLLi GELiRMİŞ, MEĞERSEM

Kişi başına düşen milli gelir nasıl hesaplanıyor. 
Toplam rakam toplam nüfusa bölünüp çıkıyor sanıyordum. 
Belki bilmediğimiz farklı yöntemleride var.
Meğersem ,Rahmi Koç ile senin (yani okuyanın) maaşını toplayıp
  ikiye bölüyor kişi başına düşen milli gelirin oluyor muş.
Bunu
Yılmaz Özdil  Mit'oloji adlı yazısında yazmış.
Hiç aklıma gelmemişti!!!

Son 7 günde en çok okunanlar

EMEĞE SAYGI, KOPYAYA HAYIR

Protected by Copyscape DMCA Copyright Protection
Link verilmeden, ad belirtilmeden hiçbir materyal kullanılamaz.
_____________________©___________________
Site içeriğinin izinsiz kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. Aksi halde yasal yollara başvurulur.
Copyright © 2009 Her hakkı saklıdır